(DERLEYEN: SUAVİ YARDIMOĞLU)
Öyle diyordu gazete haberinde… Kimbilir belki de ben yapmışımdır, ya da Taner Baturlar, Murat Adıtatar … Ne farkeder ki. Öykü, onun basketbol tutkusunu, basketbolla başlayıp basketbolla biten bir ömürün trajik sonunu gazete sayfalarına yansıtan çok anlamlı bir haberdi.
5 Nisan 1987… Basketbol dünyasının “Minik Önder”i Önder Okan’ı kaybetmiştik.
Babasının vefatının ardından Darüşşafaka Lisesi’ni kazanması ile başlayan basketbol kariyeri basketbol için kısa kabul edilen boyuna karşın, topa hakimiyeti ve pas kabiliyetiyle ona “Minik Önder” lakabını armağan ederken, onu da basketbolumuzun zirvesine taşıyordu. İTÜ, İstanbul PTT, askerlik hizmetinde Muhafızgücü, Fenerbahçe, Altay, Ankaragücü, Eczacıbaşı derken 1974 yılında aktif spora veda etti.
Antrenörlük kariyerinde mucizelere imza attığı İzmir serüveninde Önder ağabeyle o günleri gazeteci – coach olarak değil ağabey-kardeş olarak yaşamıştık.
Ama şöyle bir arama- tarama yaparken, “Darüşşafaka” sitesinde çok ilginç anılara rastladım. Liseden bizim dönemden eski Karşıyakalı Ümit Yılman ve oğlu Ömer…
Bizim kuşağı o günlere götüren ve Önder Okan’ın bir kez daha saygıyla anmamıza vesile olacak, İzmir’den Türk basketboluna bıraktığı izleri onlardan iyi kimse anlatamazdı herhalde…
Önder Okan’ın koçluk yolculuğundaki bir sonraki durağı İzmir’di. Bu durak aynı zamanda onun hayat yolculuğunun da son aşaması olacaktı. 1985-86’da birinci ligdeki ikinci sezonunu geçiren Hilalspor zor günler yaşıyordu. İzmir ekibi devre arasında koçun görevine son verip yerine Önder Okan’ı getirdi.
Oğlu Ömer o günleri şöyle anlatıyor: “Hilalspor 1985’te Birinci Ligdeydi ama hiç galibiyeti yoktu. Sonuncu durumdaydı. İkinci yarı başlamadan önce babam o sırada Fenerbahçe’den ayrılmıştı. Babamı çağırdılar. İzmir’e geldi. Galatasaray’ı yendiler, Beşiktaş’ı yendiler. Birkaç galibiyet daha aldılar. En son İTÜ ile İstanbul’da oynuyor. Yense kümede kalacak fakat tek sayıyla yenilip küme düşüyor.”
“BASKETBOLU HİÇ BİLMİYORSUNUZ”
O sezon Hilalspor kadrosundaki oyunculardan biri basketbola Karşıyaka’da başlayan Ümit Yılman’dı. Önder Okan’ın gelmesiyle takımın ve oyuncuların yaşadığı değişimi şöyle anlatıyor:
“Önder abi salona girdi, bizi tanıştırdılar. ‘Arkadaşlar topları bırakın, koşmaya başlayın,’ dedi. Bir müddet koştuk. Sonra altı kişiyi sahanın bir yan çizgisi boyunca dizdi, altı kişiyi de karşı çizgiye dizdi. Sonra bir tarafta duranlara top verdi. Dripling yaparak gidip topu karşı sıradaki arkadaşımıza vermemizi istedi. Karşıdaki arkadaşımız da driplingle bize gelecek. Düşün o sırada birinci ligde oynuyoruz. Daha idmanın başı bu. Adam yeni gelmiş, korkuyoruz, bir şey diyemiyoruz. Birkaç kere böyle yaptık, sağ elle gidiyoruz, sol elle geliyoruz. Aramızda iki tane Amerikalı var. Bir kısmımız Karşıyaka’dan gelmişiz. Durdurdu idmanı. ‘Arkadaşlar siz ne yürümesini biliyorsunuz, ne koşmasını, ne top sürmesini biliyorsunuz. Pas yapmayı biliyor musunuz?’ diye konuştu. Birbirimize pas atmamızı istedi. Bir müddet onu yaptık. Tekrar durdurdu. ‘Çocuklar siz basketbolu hiç bilmiyorsunuz,’ dedi. ‘Bildiklerinizi cebinize koyup unutun. Benim söylediklerimi harfiyen yapın,’ diye konuştu. Bir hafta boyunca bize tekrar top sürmeyi, el değiştirmeyi, adam geçmeyi gösterdi. Biz oyun kurucu oynuyoruz, tribünde 3-5 bin kişinin olduğu maçlara çıkıyoruz. Gençlerde Türkiye şampiyonluğumuz var (Karşıyaka). Fakat meğer o tarihe kadar adam geçmeyi bilmiyormuşuz. Biz oyun kuruculara gerçekten bire bir adam geçmeyi öğretti. O güveni aşıladı. Bir hafta boyunca topu potaya hiç atmadan yoğun bir çalışma içine girdik. Forvetleri ayrı, pivotları, guardları ayrı çalıştırıyordu. Müthişti. Bize basketbolu öğreten bir Atakan Karakaplan abi vardı (Karşıyaka’da). Bir de hayatımızda Önder abi çıktı şansımıza ama geç çıktı. 20’li yaşların başında çıksaydı çok daha farklı olurdu. Ben 27 yaşında adam geçmeyi öğrendim, potaya smaç vurmayı öğrendim. Bir başladık biz, ben bam güm maçın içinde smaç çakıyorum. Sanki bize şırıngayla özgüven aşılamıştı. Megalomanlık derecesinde özgüven vardı. O sezon Galatasaray’ın Paul Dawkins, Michael Scearce, Nihat İziç gibi oyuncularla çok güçlü bir kadrosu vardı. Önder abi geldikten sonra ilk maçı İzmir’de oynadık ve yendik onları. Burada (İzmir) bir Efes Pilsen galibiyeti aldık. Timothy vardı onlarda meşhur oyuncu. Adamdan Allah gibi korkardık daha önce. Ama Önder abi geldikten sonra burada yenince onları, adamlar şaşırdılar. Topu görmediler. 1-2-2 zone press yapardık, dönüşünde 2-1-2 zone yapardık. O özgüven ve moral çok önemliydi. Her şeyi sonradan öğrendik tabii. Hayatın içinde de güler yüz, tatlı dil, moralin çok önemli olduğunu öğrendik. Önder abi bize tam bir arkadaş gibi davrandı. Hepimiz onu çok severdik.”
FUAR KUPASINDA BİR 2. LİG TAKIMI
Hilalspor ikinci lige düşmesine rağmen kadronun özü bozulmadı. Ömer Okan anlatıyor: “İki tane Amerikalı oyuncu gitti. Takım tamamen Türk oyuncularla devam etti. Karşıyaka’dan gelen Şadi Olcay, Mehmet Erdeniz var. Hatta Mehmet birinci ligdeyken basketbolu bırakmış, yardımcı antrenör olarak çalışıyordu. İkinci lige düşünce tekrar oynamaya başladı. Bülent Baran, Serdar Apaydın gibi genç oyuncular ağırlıklı bir kadro kuruldu. Oyuncular tecrübesiz ama yaz boyunca sabah-akşam deli gibi antrenman yaptık. Bayılana kadar çalışırdık. Yaz başında İzmir’de Fuar Kupası adıyla bir hazırlık turnuvası oldu. 1.ligden KSK, GS, İTÜ, Bulgaristan ve Yugoslavya’dan, Yunanistan’dan birer takım geldi. Bizi de 2. Lig takımıyız diye biraz nazlanarak kabul ettiler. KSK’da üç tane Amerikalı vardı. İlk maçta onları yendik. Arkasından GS’ı, İTÜ’yü yendik. Yugoslav takımını yenersek şampiyonuz. Son iki buçuk dakika kavga çıktı, oyun soğudu derken adamlar üç sayı farkla yendiler bizi. İkinci ligde maçlar başladı. İstanbul’a gidiyoruz, 30 sayı farkla alıp dönüyoruz. Genç takımdan üç dört oyuncu – ki aralarında ben de vardım – A takımla idmana çıkıyorduk. Her maçta birimizi kadroya alıyordu.”
HAYATINA MAL OLAN TUTKU
Minik Önder’in basketboldan sonra en büyük tutkusu sigaraydı. Günde üç paket sigara içiyordu. Bu tutku öyle ileri boyuttaydı ki, oğlu Ömer’in belirttiğine göre henüz oyunculuk yaptığı sırada bile antrenörü devre arasında sigara içmesine izin veriyordu. Bu müptelanın sonuçları o yaz ortaya çıktı.
Yine Ömer Okan anlatıyor: “İkinci lig başlamadan önce yazın antrenman yaparken hastalandı ama kanser teşhisi konmadı. Maçlar başladıktan sonra göğüs kanseri teşhis kondu. Kulüp başkanı Şener Özbodur onu tedavi için İngiltere’ye gönderdi. Amcamla beraber gittiler, iki üç hafta kaldılar. Oradan geldiğinde iyiydi. İyileşecek gözüyle bakıyorduk. Kendi morali de iyiydi. Kemoterapi görüyordu, bir yandan antrenmanlara, maçlara çıkıyordu. Devre arasında Kayseri’de hazırlık turnuvasına gittik. Fakat ondan sonra bayağı kötüleşti. Çok zayıfladı.”
Ümit Yılman da bu konuda şunları söylüyor: “Antrenmana geliyordu, kolum ağrıyor diyordu. Takımda herkesten daha iyi faul atardı. Biz idmanda terliyiz, o kuru kuru geliyor lap lap atıyordu faulleri. Kol ağrıları artınca atamamaya başladı. Kulüp başkanı onu tedavi için İngiltere’ye gönderdi. Bu arada sezon devam ediyordu. Play-off maçları yaklaşırken hastalığı yoğunlaştı. İdmana gelemez oldu. İngiltere’ye gittiği zaman sigarayı kesinkes yasaklamışlar. Fakat maçlara çıktığında devre arasında bizden sigara isterdi.”
YOĞUN BAKIMDA 1.LİG MÜJDESİ
Hilalspor ikinci ligdeki grubunu rahatça başta bitirip birinci lige yükselmek için terfi maçları oynamaya hak kazandı. Terfi maçları Samsun’da oynanacaktı. Ömer Okan o günleri şöyle hatırlıyor: “Babama Samsun’a gitme, takım nasıl olsa iyi dediler. Gitmem lazım dedi. İlk iki üç maç sahada takımın başında çıktı. Birinci lige çıkmayı garantiledik zaten. Son Ortaköy maçında artık kötüleşti, hastanedeydi. Yardımcısı Göksel abi çıktı maça.” Devamını da Ümit Yılman anlatıyor: “Devlet hastanesine kaldırmışlardı. Orada ikinci olarak birinci lige çıkmaya hak kazandık. Maçlar bitince haber vermek için hastaneye gittik. Yoğun bakımda yatıyordu. ‘Önder abi, birinci lige çıktık!’ diye seslendik. Çok duygusal anlardı. O kıpırdamayan adam şöyle bir yerinde doğruldu, sonra pat diye düştü. Bizi odadan çıkardılar. Biz İzmir’e dönmek üzere otobüse binip yola çıktık. Ankara yakınında bir yerde yemek molası verildi. Televizyonda ‘Milli basketbolcu Önder Okan vefat etti,’ diye haberi duyduk. O zaman şampiyonluk sevinci diye bir şey kalmadı tabii.”
5 Nisan 1987’de son nefesini veren Önder Okan’ın cenazesi Samsun’dan İstanbul’a gönderildi. İzmir’e dönmüş olan talebeleri de İstanbul’a gelerek cenaze törenine katıldılar. Minik Önder 7 Nisan’da Maltepe camisinden son yolculuğuna uğurlanırken, kalplerimize gömüldü. Onu hiç unutmayacağız.
Işıklarda uyu “Minik Önder” .
KARDEŞİN SUAVİ YARDIMOĞLU…